Uzun zamandan beri bu köşede tribün hikayesi yazmıyordum. Bunun en önemli nedenlerinden biri geçen sezon yazdığım tribün hikayelerinin birbirini tekrar etmesinden korkuyor olmamdı. Fakat geçtiÄŸimiz hafta içinde öyle bir olay oldu ki, ben de bir konudaki yanılgımı sizlerle paylaÅŸmak için bu öyküyü yazmak istedim…
Hepimiz yanılabiliriz. Ä°nsan yaÅŸamındaki yanılgılar, hayal kırıklıkları, piÅŸmanlıklar dünyadan habersiz minicik bir çocukken baÅŸlar; gençlikte, orta yaÅŸta ve yaÅŸlılıkta artarak devam eder. Her yanılgı sonrasında, genellikle çaresizliÄŸin bitkinliÄŸi içinde kısa ya da uzun süreli küskünlüğe ve isteksizliÄŸe neden olan bir üzüntü ve yoÄŸun bir piÅŸmanlık duygusu sıkıca sarıp sarmalar insanı…
Hayat, her zaman günlük güneşlik değil; fırtına, kar, yağmur, çamur da var. Ben de doğal olarak her insan gibi yaşadığım yanılgıların üzüntüsü ve pişmanlık duygusu içinde çok kıvrandım. Kızdığım, umutsuzluğa kapılıp hayata küstüğüm, yaşamaktan bıktığım anlar oldu. Gerçi her defasında bir şekilde kendimi toparlamayı başardım ve kendime dersler çıkarıp deneyim kazandım, ama yine de her yanılgı bende derin ve kalıcı izler bıraktı. Kimi zaman tozlu ve dikenli toprak yollarda ve engebeli arazilerde yürüyerek, kimi zaman da asfalt otobanlarda araba kullanarak bugünlere kadar geldim.
Bunları neden yazdım?
Geçtiğimiz hafta, Ankara futbolunda, ülkemizdeki taraftarlık kültüründe çıtayı çok yüksek bir noktaya çıkaran, ancak Zaman Gazetesi dışında diğer gazetelerin ve televizyonların ilgisini çekmeyen önemli bir olay oldu: Pegasus Ankaragüçlüler Derneği Başkanı Volkan Karaman, Gençlerbirliği taraftarlarının web sitesi
http://www.alkaralar.com “Selam ArkadaÅŸlar”
başlıklı kısa bir mesaj yazdı. Bu mesaj şöyleydi:
“Merhaba, Öncelikle gecikmelide olsa yeni sezonun güzelliklerle dolu olmasını umuyor ve sizlere baÅŸarılar diliyorum. Geçen senelerin olumsuzluklarından aldığımız derslerle bu sezonu birbirimizi kırmadan ve üzmeden tamamlamayı ümit ediyorum. Hepinize selamlar.”
Volkan Karaman, daha sonra yazdığı bir mesajında da 11 Eylül 2004 Cumartesi akşamı 19 Mayıs Stadı'nda, Gençlerbirliği'nin Diyarbakırspor ile oynayacağı lig maçını Maraton tribününde Gençlerbirliği taraftarları ile birlikte izlemek istediklerini belirtiyordu.
Bu mesajlar, Gençlerbirliği taraftarları tarafından da memnuniyetle karşılandı. Gençlerbirliği taraftarlarının yanı sıra Ankaragücü taraftarlarının da katılımıyla ilerleyen bu samimi ve keyifli sohbette ortaya kendiliğinden şöyle bir sonuç çıktı: Futbolseverlik ve taraftarlık, aslında karşılıklı sevgi ve saygı temelinde dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik duygularını içinde barındıran, kentini ve takımlarını çok seven güzel insanlara sunulmuş çok değerli bir armağandı.
Bu sohbetler sırasında bir konu da çok net bir biçimde açıklığa kavuşturuldu: Gençlerbirliği tribünlerinde çok çekirdek tüketiliyordu. Oysa bu maça misafir olarak gelecek olan Ankaragüçlüler, genellikle ayakta izledikleri kendi takımlarının maçlarında devamlı tezahürat yapmaktan çekirdek çitlemeye zaman bulamıyorlardı. İşte bu maç, Ankaragüçlülerin bol bol çekirdek çitlemeleri için büyük bir fırsat olacaktı! Ayçiçek ve kabak çekirdeğini sevenlerin siparişleri alındı, herhangi bir aksilik olmaması için stoklar gözden geçirildi.
Cumartesi… Nihayet maç günü geldi, çattı. Saat 18.00'de, GençlerbirliÄŸi Taraftarları DerneÄŸi'ndeki arkadaÅŸlar ziyaretçilerini karşılamaya hazırdı: Cumali BaÅŸkan, Hacı Yunus, Bulank, Arda, Demirkan, Juvetürk, Clumsy, Bülent, ben, kardeÅŸim, sonradan gelen AteÅŸ, Badal, Mehmet Güner ve diÄŸer arkadaÅŸlar… Ve Ankaragüçlüler, üzerlerindeki Pegasus formalarıyla geldiler: Volkan, Ä°htiyar, Tufan, Oldpegasus, Arızagüçlüler, Hevesli, Marlon, Ankarae, Volkan Huluz, Dartanyan ve diÄŸer arkadaÅŸlar… Ayrıca Ä°ngiltere'de yaÅŸayan bir Ankaragüçlü olan ve izinli olarak Ankara'da bulunan Ziya… Çay eÅŸliÄŸinde kısa ve tatlı bir sohbet… Birlikte, yine az sayıda seyircinin bulunduÄŸu 19 Mayıs Stadı'na gidiÅŸ… Maraton'un göbeÄŸinde birlikte çekirdek çitleyerek izlediÄŸimiz GençlerbirliÄŸi-Diyarbakırspor maçı… Cumali baÅŸkan tarafından ikram edilen ve serin havada içimizi ısıtan çay eÅŸliÄŸinde, bize Ankara futbolu ve takımları hakkında geçmiÅŸe zaman yolculuÄŸu yaptıran sohbetler... Maraton'un göbeÄŸinde ve Gecekondu'da tezahürat yaparak takımlarını desteklemeye çalışan GençlerbirliÄŸi taraftarları… Maraton'un sağında ve Saatli'de maçı heyecanla izleyen ve zaman zaman tezahürat yapan Diyarbakırspor taraftarları… Ve “çekirdek çitleyip maç izlemek niyetiyle (!)” misafir olarak stada gelen, ama maçın bazı bölümlerinde dayanamayarak ayaÄŸa kalkıp GençlerbirliÄŸi taraftarları ile birlikte tezahürat yapan Ankaragüçlüler…
Çok güzeldi!…
Keşke stad dolu olsaydı da taraftarlığın, kentini ve tuttuğu takımı sevmenin yanı sıra dostluk, arkadaşlık, kardeşlik olduğunu gösteren ve taraftarlık kültüründe çıtayı çok yüksek bir noktaya taşıyan bu güzel tabloyu daha çok Ankaralı görebilseydi.
Taraftarlık bir gönül iÅŸidir. Kaynağı, çok yüce bir duygu olan sevgidir: Kent sevgisi, takım sevgisi, insan sevgisi… Sevgi ise emek ister ve emek verdikçe büyür. Futbolda her zaman ÅŸampiyon olan zengin ve güçlü Ä°stanbul takımlarını tutmak varken, Ankara futbolunu sevip peÅŸinde gezmek, belki de hiçbir zaman ÅŸampiyonluÄŸu göremeyecek olan Ankara takımlarının taraftarı olmak kolay deÄŸildir. Her ÅŸeyden önce yüce bir gönül, saÄŸlam bir kent sevgisi, hassas ve ince bir kalp ister. Åžampiyon olmak, dolu tribünlere oynamak tabii ki çok keyifli bir olay, ama her ÅŸey deÄŸil. Biz, zaten alışık olduÄŸumuz fazla dolu olmayan tribünlerde bulunmaktan da gocunmayız. Sayımız az olmuÅŸ, çok olmuÅŸ hiç farketmez. Takımlarımızla yaÅŸadığımız keyifli ve hüzünlü hatıralar, dostluklar, arkadaÅŸlıklar bize yeter de artar. Ä°nsan bir anlamda sadece tuttuÄŸu takımın deÄŸil, hatıralarının ve arkadaÅŸlıklarının da taraftarıdır çünkü. Tabii Ankaralı olup Ä°stanbul takımını tutan birinin, aslında hiç olmayan hatıraları gibi deÄŸildir bu…
Tribün hikayelerinden oluÅŸan YENÄ°LSEN DE YENSEN DE” adlı kitabımın “BAÅžLARKEN (Bağımsız Bir Kitabın Öyküsü)” baÅŸlıklı bölümünün bir yerinde şöyle yazmıştım:
“Futbol, elbette ki hepsi birbirinden yetenekli ve çok iyi oynayan profesyonel futbolcularla güzel. Ama seyircilerle, taraftarlarla daha bir güzel…
Taraftarlar…
Bir takıma gönülden baÄŸlanıp her zaman yürekten destekleyen, onun peÅŸinden koÅŸan, umutlanan, hayaller kuran, sevinen, üzülen, stadların sesi ve neÅŸesi olan güzel insanlar…
Ama bir yandan bazı kötü niyetli kulüp yöneticileri ve medya mensupları tarafından yüzlerine gülünen, sırtları sıvazlanan, pohpohlanan, parçalanıp birbirlerine, kendi kulüplerine ya da rakiplere karşı kışkırtılarak iÅŸlerine geldiÄŸi gibi kullanılmaya çalışılan, küfür etmeye ve ÅŸiddete yönlendirilen, bir yandan da aynı çevrelerce aslında “çapulcu, iÅŸe yaramaz ayak takımı” olarak nitelenen ve hor görülüp aÅŸağılanan, çoÄŸu genç ve heyecanlı kitleler…
Taraftar olmak…
Bir takımı tutmak, onu sevmek, onun peÅŸinden gitmek…
TuttuÄŸu takım yendiÄŸinde sevinmek, yenildiÄŸinde üzülmek…
Ama üzülmeyi de sevinmeyi de bilip tadında bırakmak…
Yenilgiyi de yengiyi de sindirebilmek ve iyi günde, kötü günde her zaman takımının yanında olmak…
Futbolu; baÅŸarı için her ÅŸeyin geçerli görüldüğü, paraya, baÅŸarıya ve güce tapılan bir ölüm kalım mücadelesi deÄŸil tatlı rekabet, dürüstlük, centilmenlik, dostluk, arkadaÅŸlık, kardeÅŸlik gibi deÄŸerlerin ön plana çıktığı bir oyun, bir ÅŸenlik, bir şölen, bir eÄŸlence olarak kabul etmek…”
Evet… Bunda yanılmadım. Çünkü bir kez daha gördüm ki, taraftarlar gerçekten de stadların sesi ve neÅŸesi olan, kent, takım ve insan sevgisiyle dolu güzel insanlardır.
Bence, Ersun Yanal'ın Ankaragücü'nden Gençlerbirliği'ne olaylı bir şekilde transfer olması ve Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav'ın 9 Mart 2003 günü oynanan Ankaragücü-Gençlerbirliği lig maçında Ankaragücü taraftarlarının protestosuna hiçbir zaman tasvip edilemeyecek olan yanlış ve talihsiz bir hareketle karşılık vermesi, ardından yanlış hareketi yaptığı Ankagagücü taraftarlarından özür dilemek yerine Türk milletinden özür dileyerek yanlış bir hareket daha yapması, iki takım taraftarları arasında eskiden beri var olan dostluk ve arkadaşlık ortamına ağır bir hasar vermişti.
Daha sonra, geçen sezon, 3 AÄŸustos 2003 günü Ankaragücü-GençlerbirliÄŸi takımları arasında oynanan TSYD Kupası final maçından sonra büyük bir üzüntü içinde yazdığım “TAM ON Ä°KÄ°DEN” baÅŸlıklı yazımın bir bölümünde ise şöyle bir öngörüde bulunmuÅŸtum:
“Evet arkadaÅŸlar, maalesef çirkinlikler güzellikleri kovuyor ve bundan sonra da kovacak... Pazar günü ve sonrasındaki filmin devamı ilk Ankara derbisinde kaldığı yerden oynamaya devam edecek… Galip gelenler; ÅŸampiyonluk ÅŸarkıları söyleyen taraftarlar, futbolseverler deÄŸil holiganlar olacak… Ä°ki güzide ve tarihi Ankara takımının taraftarları arasına nifak tohumları saçılmaya devam edilecek ve bu tohumları saçanlar kına yakacak!... KardeÅŸlik, dostluk ve tatlı rekabet yerini düşmanlığa ve ardından da ÅŸiddete bırakacak… Stadyuma ÅŸiddet hakim olacak ve rakip takım taraftarları kesinlikle giremeyecek… Bıçaklar, sopalar hazırlanacak, cepler taÅŸlarla doldurulacak… Stadyumlara futbolseverler ve ailelerin yerine holiganlar hesaplaÅŸmak için gelecek… Taraftarlar sokaklarda, stad önlerinde birbirini kıstırmaya, sıkıştırmaya çalışacak... Åžiddet ÅŸiddeti çekecek!... Gazetelerin kıyıda köşede kalmış sayfalarında arada sırada ancak küçücük birer haber olabilen bu takımların taraftarları belki de bu ÅŸekilde manÅŸetlere çıkma fırsatı elde edip sevinecek!... GençlerbirliÄŸi taraftarları Ankaragücü'nü aÅŸağılamak için AG, AG'li, AKÃœCÃœ demeye devam edecek ve bunlar yetmediÄŸi için yeni deyimler bulacak!... Ankaragücü taraftarları da aynı ÅŸekilde GençlerbirliÄŸi'ni aÅŸağılamak için GB, GEBE, GeylerbirliÄŸi vs. gibi yaratıcı deyimleri tüm hızıyla kullanmaya devam edecek ve bunlar yetmediÄŸinde onlar da yenilerini yaratacak!... Ankaragücü taraftarları GençlerbirliÄŸi'nin, GençlerbirliÄŸi taraftarları da Ankaragücü'nün küme düşmesini hiçbir ÅŸeyi istemedikleri kadar isteyecekler… Ä°zmir takımlarının düştüğü durum da onları hiç bir ÅŸekilde etkilemeyecek ve düşündürmeyecek… Ankara takımlarının taraftarları da sonunda bütün tezahüratlarında taklit ettikleri Ä°stanbul'un üç büyüklerinin taraftarlarına tıpatıp benzeyecek!…”
Zamanın ve iyi niyetin birçok şeyin ilacı olduğunu dikkate almadan yazdığım bu öngörüden bir yıl sonra geldiğimiz noktaya baktığımda görüyorum ki ben bu konuda yanılmışım!...
Ne mutlu bana ki yanılmışım!...
İnsanın, yanıldığında kendini mutlu hissettiği olaylar çok enderdir.
İşte bu da o çok ender olaylardan biri: Mutlu eden bir yanılgı!...
Dostluk, arkadaÅŸlık, kardeÅŸlik yolunda yeni ve önemli bir aÅŸama oluÅŸturan bu anlamlı ziyaret dolayısıyla bana bu mutlu yanılgıyı yaÅŸatan Ankaragücü ve GençlerbirliÄŸi taraftarı arkadaÅŸlara, güzel insanlara teÅŸekkürler, kucak dolusu selamlar…
Kaynak : www.alkaralar.com
Önceki Haber
Sonraki Haber
08 Mayıs | |
2022: BB Erzurumspor 2-1 | |
2021: Karagümrük (D) 1-5 | |
2011: Konyaspor 2-1 | |
2010: Gaziantepspor (D) 1-1 | |
2005: Malatyaspor 5-3 | |
1994: Kocaelispor 1-2 | |
1988: Bursaspor (D) 1-4 | |
1982: Kayserispor 0-2 | |
1966: BeÅŸiktaÅŸ 2-2 | |
* Skorlarda Gençlerbirliği evsahibi olarak gösterilmiştir. | |
Arama Yap |