3 puanlı sistem diye bildiğimiz galibiyet başına 3 beraberlikte 1 puanın kazanılmasını öngören ve bu tip bir uygulama ile galibiyet için oynanacağını, glibiyetin teşvik edileceğini ve futbol sahalarında her takımın galibiyet için daha fazla risk alarak karşı takım sahasına sıklıkla atak geliştireceğini, hatta futbolun o günlerindeki sıradanlaşmış halinden daha canlı ve seyri yüksek hale geleceğini düşünen adamlar elbetteki futbolun doğduğu toprakların çocuklarıydı.
ilk defa yine onlar bu uygulamayı liglerinde uyguladılar. sonrasında ise avrupanın birçok takımı bu sisteme geçmeye başladı. fakat herşeyde olduğu gibi sistem yenilemesine çok sıcak bakmyan ve bir türlü alışkanlıklarından kopamayan fifa o zaman da aynı düşünce ile uzun bir süre durumu dışarıdan izlemek durumunda kaldı. nasıl ki buna benzer uygulamaları gol çizgisi teknolojisini kullanmayarak, uygulamalarına bakarak geçirdiyse tam 13 yıl sonra 3 puanlı sisteme geçmeye karar verdi. ilk defa 1981 ingiltere'de denenen ve farklılık yaratan sistem ligimizde 1987 yılında uygulandı. elbetteki o dönem itibariyle 4 büyük takımın ( özellikle de 3 büyüğün ) diğer takımlardan kopmasını sağlamak için erkenden uygulanmaya başlandıysa da ligimize kısmen canlılık getirdi.
1994 amerika dünya kupasnda fifa nihayet bu sistemi kabul ederek turnuvalarında uygulama kararı aldı.
peşinden neredeyse bütün avrupa takımları 1995 yılı sonbaharında bu sisteme geçmeye başladı.
fifa'nın bu değişimi ile birlikte futbola devamlı canlılık getirecek uygulamalar getirilmeye çalışıldı.
bir takım saçma uygulama, mahalle maçlarında olduğu şekliyle futbol sahalarına da yansıdı.
belki de fifa'nın en büyük yanlışlarından sayılabilecek ve bir takım başka yeniliklerin önünü dahi tıkayabilecek bu uygulamalar bir çok futbolsever tarafından anlaşılamadı bile.
altın gol ve gümüş gol gibi saçmalıklar bu dönemin üreti oldu. bizler gençlerbirliği beşiktaş kupa maçı ve senegal türkiye dünya kupası maçlarında kazanan tarafta olduk.
fakat aslında kaybeden taraftaydık.
genelde beraberlik takımı olan ve üstümüzdeki büyük takımlar ile aramızdaki uçurumu daraltan 2 puanlı sistemden, farkın olduğu büyüğün devamlı puan farkını açtığı ve daha fazla kazandığı uygulamada kendimizi hiçbir zaman en yukarıda göremedik. görebilmemiz için küçük şanslar dahi olmadı. milli takımımız kendi rakiplerinin hepsine diş geçiremediği için en fazla ikinci oldu ve playoff oynama şansı yakalayabildi. zaten en başından en iyi olan takımlar kayrıldı ve seri başı gibi bir uygulama ile ilk sırayı alması garantilendi. olmadı ikinci olursa da başka grubun zayıf temsilcisi ile karşılaştırılarak şansı btirilmedi.
benzer durum ligimizde üzerine hakem ve yöneticiler dahil edilerek hatta vergi muhafiyetleri, dernek statüleri, zengin iş adamları, belediyeler eklenerek zengin kulüp fkir kulüp uçurumunun artmasına sebebiyet verdi. elbetteki futbolun iyice ticarete dönüşmesi ve endüstriyel futbol anlayışı bu ateşi körükledi.
şimdilerde ise bir takım orta direk kulüpler zengin iş adamları tarafından satın alınarak pastadaki kremanın tadına bakmaya çalışıyor.
sıradan ekipler ise kaynayan bir kazanın içinde en altta kalmamak için çırpınıyor.
peki ama daha adil olabilecek daha heyecan getirecek ve futbolun dinamiklerinden kopmayacak ve endüstriyel futbola hizmet edebilecek hatta tribünleri daha fazla eğlendirebilecek bir sistem olabilir mi?
saçma gelebilir ama bende bir formül var gibi!!!
Yorumunuzu göndermek için tıklayın...
Önceki Yorum
Sonraki Yorum
28 Mart | |
1998: Ä°stanbulspor (D) 3-3 | |
1984: Karşıyaka 1-1 | |
1982: Ä°skenderunspor (D) 1-1 | |
1976: Denizlispor (D) 1-0 | |
1971: Trabzonspor (D) 2-2 | |
1970: Altay 2-0 | |
1965: Ä°zmirspor 1-0 | |
1964: BeÅŸiktaÅŸ (D) 1-1 | |
* Skorlarda Gençlerbirliği evsahibi olarak gösterilmiştir. | |
Arama Yap |