->"Her Yıl O Hafta" istatistiÄŸi eklendi (23.10.2008)<-     ->"Rakipler ve Belalıları" Ä°statistiÄŸi eklendi (17.10.2008)<-     ->1. Ligde yaptığımız maçlar 100dönümlerine eklendi (26.02.2008)<-     ->Hava Durumu bölümü eklendi (31.01.2008)<-     ->"Seri Sonu" istatistikleri eklendi (30.12.2007)<-     ->Yılın Futbolcusu Anketine son yedi günde aldığı oy sayısı eklendi (08.12.2007)<-     ->Okumalık bölümü arama motoruna eklendi (07.12.2007)<-
 
 
 Basit Arama Sonuçları
Arama sonuçları ekranına geri dön  
Haberler içerisinde " vefa" anahtar kelimesinin bulunduÄŸu kayıtlar;

17.09.2008 - Röportaj

Mesut Bakkal: "Fener'i yıpratırım"

Mesut Bakkal... Gençlerbirliği Teknik Direktörü... Hafta sonu oynayacakları Fenerbahçe maçı öncesi ilk kez Ligtv.com.tr'ye konuştu.

Bu kadar rahat bir sohbet ortamında ilk kez bir araya geldik Mesut Bakkal’la... Güleryüzle karşıladı odasının kapısında. Zaten bir tebessüm herÅŸeyi belli ediyordu, röportajın nasıl ÅŸekilleneceÄŸi konusunda... Yanımda yıllar öncesinden, 1989 yılında Ankara’da görev yaptığım Fotospor Gazetesi’nden, mesleÄŸin çok eskilerinden ve spor basınının usta kalemlerinden GençlerbirliÄŸi Spor Kulübü Basın Sorumlusu Altan Altun’la girdik içeriye... Sohbet baÅŸladı ama içim içimi yiyor, öyle ÅŸeyler konuÅŸuyoruz ki, röportajda konuÅŸulması gerekenler bunlar diyorum kendi kendime... Kayıt cihazını çalıştırıyoruz. Farklı bir üslubu, farklı yaklaşımları var... Her insan ÅŸahsına münhasırdır misali, Mesut Bakkal’ın fikirleri ve söylemleri de kendine münhasır...

“Yıllar hazmetmeyi öğretti” diyor ve ekliyor, “Kulüpler de hazmetmeyi öğrendi”. Tesisleri kendisine bir yaÅŸam biçimi yaptığını üstüne basa basa ifade eden Bakkal, “Antrenmandan yarım saat önce gelip, yarım saat sonra gitmek, bulunduÄŸunuz kulübe biraz ihanet diye düşünüyorum” ÅŸeklinde bir saptamada bulunup hemen ekliyor:

“Åžu Türkiye ekonomisinde iyi kazançlar saÄŸlıyoruz. Bunun karşılığında biraz daha fazla mesai verebiliriz. Futbolcu da buna alıştı. Artık gezmeye çıktıklarında buraya gelmeyi düşünüyorlar”.

Bekar futbolculara sevgili özgürlüğü tanıyor Mesut Bakkal. Onları sevgilieriyle beraber tesislerde görmekten mutlu. “Futbolcunun özel yaÅŸantısının olması gerekiyor. Bekar oyunculara yemeklerde sevgililerinizi getirin derim. Neden bu yadırganıyor bilmiyorum ki Türkiye’de? Yemek nasıl ihtiyaçsa, o da ihtiyaç” diyecek kadar açıksözlü...

Doğrularını dile getirmeyi seviyor. Sesli düşünüyor, bundanda anladığım kadarıyla çok mutlu. Futbolcularınada sesli düşünmelerini aşılıyor.

Cezaya karşı, ama ceza kitabı var... Futbolcunun kalbine inmelisiniz diyen Bakkal, maç öncesi kamplara ilginç bir yorum getiriyor: “Kampa karşıyımdır. Deplasmana gideceÄŸim zaman da 1 gün öncesi gidiyorum. EÄŸer kamp yapıp galip geleceksek, hiç buradan çıkmayalım. O iÅŸ deÄŸil ki.”

En sonunda laf dönüp dolaşıyor ve hafta sonu oynayacakları Fenerbahçe maçına geliyor...

“Fenerbahçe maçı öncesi ilk kez sizinle röportaj yapıyorum" diyor ve ekliyor:

“Ben o maçta da cesaretli, yürekli oynamayı teÅŸvik edeceÄŸim. Futbolda maÄŸlubiyet de var, yenilse bile, amiane tabiriyle tırmalar diye söylüyorum. Yani çizer, yani yıpratırım. EskiÅŸehirspor’u yendik ama ÅŸimdi Fenerbahçe maçı var ve iÅŸte ÅŸimdi ortaya çıkma maçı diyorum oyuncuya. Yani gündemi böyle oluÅŸturursunuz”.

İşte Mesut hocayla yaptığımız keyifli röportaj:

“YILLAR HAZMETMEYÄ° ÖĞRETÄ°YOR”

-Teknik direktör olmak nasıl bir duygu? Nasıl bir meslek, neler yaşıyorsunuz? Hayatın içinde teknik direktör olarak nerelerde varsınız, nerelerde yoksunuz?

Güzel bir soru. Ben 14 yıl profesyonel futbol oynadım. Futbolu bıraktıktan sonra futbolcunun yapacağı en iyi iÅŸ antrenörlük veya teknik direktörlüktü. Ben de buna baÅŸladım. 96 yılından beri çalışıyorum. 8 yıl yardımcı antrenörlüğüm vardı daha sonrada teknik direktörlüğe ilk GençlerbirliÄŸi’nde adım attım. Bu zaten bizim hayatımızın bir parçası. Yaklaşık 4 yıldır da teknik direktörlük yapıyorum. Hayatımın neresinde derseniz, her yerinde var. Bu mesleÄŸi çok seviyorum. Çok stresli bir iÅŸimiz var ama ben bu hayattan memnunum. Sıkıldığımız olmuyor mu, oluyor. Ä°yi sonuçlardan sonra iyisiniz, kötü sonuçlardan sonra kötüsünüz; ama hazmetmeye de baÅŸladık. Yıllar bazı ÅŸeyleri hazmetmeyi öğretiyor. Sonuç olarak iyi veya kötü hazmetmeyi öğreniyorsunuz. Ä°yi ki de teknik direktör olmuÅŸum.

“KULÃœPLER DE HAZMETMEYÄ° ÖĞRENDÄ°”

-“Hazmetmeye baÅŸladım” dediniz. Peki meslektaÅŸlarınız, yöneticiler, baÅŸkanlar, onlar da hazmedebiliyorlar mı?

Aslında son yıllara baktığınız zaman az da olsa hazmetmeye başlıyorlar. Bu bir istikrar işi. Yeni bir takım kuruyorsunuz, bu takımın gerçekten takım hüviyetini kazanması için nn az altı ay, bir yıl gibi mesafeler gerekiyor. Kulüpler bazında teknik direktörünü iyi seçip uzun vadeli çalışmalar yapmak en iyisi... Kulüpler de artık sık sık teknik direktör değiştirmekten sıkıldılar... En azından biriyle başlayıp veya yılda 2 tane teknik direktör bile çok; ama en azından 2 kişiyle bitirelim diye düşünen kulüpler oluşmaya başladı. Özellikle bu genç jenerasyonda Bülent Uygun, Tolunay Kafkas, Hakan Kutlu gibi yeni gelen meslek arkadaşlarımız en az 2 yıldır çalışıyorlar. Kulüplerin hazmetme ve uzun vadeli çalışma yönünde atılımları var. Doğru olan da bu. Hem vizyon açısından hem de içinde üstlendiği görev açısından iyi çalışan bir teknik direktörse devam edilmesi taraftarıyım. Kötü sonuçların devam etmesi durumunda da kırılma noktaları çok az diye söyleyebilirim.

“HERÅžEYÄ°N BÄ°R BEDELÄ° VAR”

-“MesleÄŸimi seviyorum” dediniz. Teknik direktörlük meslek olarak hayatınızın büyük bir bölümünü kapsıyor. Hayatınıza, Mesut Bakkal’a neler kattı, neler götürdü?

Katkısı inanılmaz. Görsel basın, yerel basın, özellikle Süper Lig’de çalışıyorsanız ki; iletiÅŸim çağı inanılmaz ilerledi, kazandırdıkları hem maddi hem manevi çok ÅŸey söyleyebilirim. En azından mesleÄŸinize saygı duyuyorsanız, insanlar da size duyuyorlar. EÄŸer doÄŸru iÅŸler yapıyor ve doÄŸru duruÅŸlar sergiliyorsanız tanınmanız, onore edilmeniz ayrı bir armaÄŸan. Ha neler götürdü? Tabi aile ve çocuktan uzak olmak, birinci ÅŸartı. Bunu zaten bütün hocalarımız yaşıyorlar. Ben Ankara’da çalışmadığım sürede ailemizden ayrıydık. Ama ÅŸimdi Ankara’da çalıştığım halde bile günün 13-14 saati çocuklarımı ve eÅŸimi göremediÄŸim oluyor. Ama burada bir parantez açarsam, herÅŸeyin de bir bedeli var yani. Ailenizden uzak kalacaksanız kalacaksınız veya çalışmanız gereken o görevin gerektirdiÄŸi neyse ona katlanmak zorundasınız ama burada özellikle ev halkı, eÅŸiniz çocuklarınız bu iÅŸte çok büyük etkenler. Ben özellikle teknik direktör olduktan sonra çok fazkla sıkıntılarım olmadı. Sadece haftalık yaşıyorsunuz. Maç kaybettikten sonra üzülme, stres, evden uzaklık oluyor. Ama en azından daÄŸ başında bile arabanıza yakıt alırken, “hocam” diye yanınıza geldikleri zaman bu gurur verici. Ä°nsanlar tarafından tanınmanız...Yani insanlarla belki tanışmıyorsunuz, birebir oturup konuÅŸmuyorsunuz ama görsel basın aslında herÅŸeyi anlatıyor. DuruÅŸunuz, oturmanız, konuÅŸmanız bunların hepsi toplum tarafından izleniyor. Ama ona göre de yaÅŸamanız gerekiyor. Ä°stediÄŸiniz yere gidemezsiniz, istediÄŸiniz ÅŸekilde yaÅŸayamazsınız. Çünkü toplum önündesiniz. Dışarıya çıktığınız zaman insanlar bakıyorlar tabii ki. Ona göre hareket etmek zorundasınız. Ama benim çok fazla özel hayatım olmadığı için, evim ve iÅŸim olduÄŸu için çok fazla sıkıntı çekmiyorum.

-Tesislere bugün saat kaçta geldiniz?

Bugün sabah saat 07.45’de geldim. Antrenmanım akÅŸam 18.00’de.

“TESÄ°SLERÄ° YAÅžAM BİÇİMÄ°M YAPTIM”

-Peki ÅŸu anda saat 16.30, sabahın 08.00’inden itibaren ÅŸu ana kadar neler yaptınız?

Sabah ilk geldiÄŸimde çim sahaları gezdim. Sahacılarla sohbet ettim. Kale önlerini biraz daha koruyalım dedik. Altyapıda çocuklara baktım. Zaten günlük bir programım var. Misafirlerim geliyor. Okullardan gelenler oluyor. Gazeteciler geliyor. Sonra o günkü yapacağımız antrenman programı var, kitap okuyorum, güzel sözler varsa onları çıkarıyorum. EÄŸer burada konuÅŸacağım oyuncular varsa, çağırıp konuÅŸuyorum. Birebir iletiÅŸim kurmayı çok severim. Kapıları kapatıp birebir konuÅŸup hallettiÄŸimiz çok ÅŸey oluyor oyuncularla. Kulüpte olmaktan, vakit geçirmekten mutluyum. Burasını yaÅŸam biçimi yapmadığınız zaman iÅŸiniz çok zor. Burayı yaÅŸam biçimi yaptım. Ben Antep’de çalıştım, tesislerden dışarı inmedim. 6 ayda belki 4 sefer Antep’e inmiÅŸimdir, maçlar hariç. Burada da, hatta eÅŸimi çocuklarımı tesislerde görürüm, buraya gelirler. Burada yemek yeriz. Tabi özel yaÅŸantım bu kadar kısıtlı deÄŸil. Ben futbolcuya da bunu söylüyorum. Sadece bir buçuk saat antrenmanda gelip beraber olmanın çok fazla birÅŸey kazandırmayacağını düşünüyorum. Çok güzel bir kulüpte çalışıyorum. Antrenmandan yarım saat önce gelip, yarım saat sonra gitmek, bulunduÄŸunuz kulübe biraz ihanet diye düşünüyorum. Åžu Türkiye ekonomisinde iyi kazançlar saÄŸlıyoruz. Bunun karşılığında biraz daha fazla mesai verebiliriz. O kadar çok erken geliyorum ama iÅŸ de bitmiyor. Futbolcu da buna alıştı. Artık gezmeye çıktıklarında buraya gelmeyi düşünüyorlar. Onun için burayı seviyorum. YaÅŸam biçimi yapmayı seviyorum.

BEKARLARA SEVGİLİ ÖZGÜRLÜĞÜ...

-Bir teknik direktör kulübü yaşam biçimine çevirir. Orada vakit geçirmekten, bulunmaktan, yemek içmekten, orada sohbet etmekten haz alır ama bir gün o teknik direktörün işine son verilir. O zaman yaşam biçimi haline getirdiğiniz yerden kopmuş oluyorsunuz. Evinizden daha fazla vakit geçirmek, yaşadığınız yerden kopmuş olmak sıkıntı doğuruyor mu doğurmuyor mu? Bu kadar yaşam biçimi haline geitrmek doğru mu?

Bence doÄŸru. En azından aileler birbirini tanıyorlar. Performansı daha iyi alıyorsunuz. Zaten bu yaÅŸam biçimini burada yarattığınız zaman baÅŸarısız olma ÅŸansınız yüzde 10-20’lerde. Çünkü ona göre bir birlik, kenetlenme oluyor. Çünkü bu bir takım oyunu. Bunda aile de, çocuk da, baba da, kardeÅŸ de var. Bir futbolcu sadece kendisinden deÄŸil, ailesinden de sorumlu. Çevresinden de sorumlu. Oynamadığı zaman eleÅŸtiri alabiliyor. Konuyu dağıtmak istemiyorum ama ben futbolcunun buraya severek gelmesinin performansı artırdığını düşünüyorum. Ha, kampa karşıyımdır. Mesela maç öncesi 1 gün. Deplasmana gideceÄŸim zaman da 1 gün öncesi gidiyorum. Burada öğle yemeÄŸinden sonradır benim kampım. EÄŸer biz kamp yapıp galip geleceksek, hiç buradan çıkmayalım. O iÅŸ deÄŸil ki. Artık EskiÅŸehirspor maçı bitti. Ben ÅŸimdi bugünden itibaren Fenerbahçe maçına hazırlanacağım. Onun taktiÄŸini anlatacağız, onunla beraber yaÅŸayacağız. 4-5 gün onunla beraber yaÅŸayacağız. 4 gün 5 gün bunu yapmayacaksınız, son 2 gün gelecek takımı kampa alayım diyeceksiniz. Futbolcunun özel yaÅŸantısının da olması gerekiyor. Bekar oyunculara yemeklerde sevgililerinizi getirin derim. Neden bu yadırganıyor bilmiyorum ki Türkiye’de? Yemek nasıl ihtiyaçsa, o da ihtiyaç. Bir futbolcu bir öğünde 4 bin kalori alıyor. Ve bunu günde 3-4 sefer alıyor. Normal düzenli bir yaÅŸantısı olursa bana daha faydalı olacağını düşünüyorum. Yabancı oyuncu transer ediyoruz. Ama evli deÄŸil. Yanında sevgilisi var. Ona evini tutuyoruz, arabasını veriyoruz. Bekarlara kamp diyorlar, o da evli deÄŸil ama eve gidiyor. Neden? Türk oyuncusunun ne eksiÄŸi var? Bunları aÅŸmak gerekiyor. Ben evli demiyorum eÄŸer varsa sevgililerinizi getireceksiniz diyorum. O rahatlığı verirsen, diÄŸer taraftan zaten kendini kontrol altına alır.

-Ki o futbolcu sizin bu samimiyetinizden sonra herhalde günlük beraberlikler yaşadığı değil, ciddi anlamda değer verdiği arkadaşını, sevgilisini getirir değil mi?

Kesinlikle. Mesela Hakan var. Hakan Aslantaş. Alman bir sevgilisi var. Kız geliyor. Ne var ya. O kadar normal şeyler ki bunlar. Bunu kapıların arkasında yapacağına, açık net, buraya geliyorlar, sohbet ediyorlar. O da sıkılmıyor, çocuk da sıkılmıyor. Göğsünü gere alıyor sevgilisini geliyor. Evlilerin evliği gayet normal de, tamam bizim bir örf adetlerimiz var ama, birbirlerine çok saygı duyuyorlar, çok seviyorlar. Ben yok hayır gelmeyecek diyeceğim; öyle bir şey yok.

-Evli gibi birbirlerine deÄŸer veriyorlar deÄŸil mi?

Çoğu evliden daha fazla değer veriyorlar.

“ÖZEL HAYATINDA SORUNU VARSA Ä°DMANA ÇIKARTMAM”

-Bir teknik direktör hafta sonunda yapacağı maçı sürekli kafasında oynar. Peki siz önce kafanızda hayatı, sonra maçı mı oynuyorsunuz?

Aslında öyle de denilebilir. Ama bazen de itiraf edeyim, yorulduğum oluyor. Öncelikle futbolcunun buradaki oluşuma, organizasyona, tekniğe ve taktiğe, kafasının rahat olması gerekiyor. Buraya geldiğinde huzurlu bir ortamın olması gerekiyor. Onun için de buna özel yaşantısı diyebilirsiniz, bunlarla ilgilenmezseniz, o zaman da sahada performans alamıyorsunuz. Bunları da yoluna koyduğunuz zaman pek fazla uğraşmıyorsunuz. Artık performansla uğraşıyorsunuz. Onun için öncelikle psikolojisi, hayatı düzgün olarak gelmesi gerekiyor ki ben de burada güzel antrenman verebileyim. Zaten bunu yıllardan beri yaşıyorum. Kafası karışık, para problemi olan, evinde huzuru olmayan oyuncuların anrenmana çıktığı zaman sakatlandıklarını gördük. Hatta özellikle böyle kafası karışık oyuncuyu antrenmana çıkarmadığım oluyor. Sen bugün dinlen diyorum. Çünkü sakatlanıyorlar.

-Bir teknik direktör olarak futbolcularınıza, mentör, psikolojik danışman, abi, baba gibi yaklaşıyorsunuz ve futbolcuları kazanmaya çalışıyorsunuz.

Öyle olması gerekiyor. Bir mentör, bir psikolik danışman kadar yapamazsınız ama futbolun içinden gelmiş biri olarak onalrın ne düşündüğünü, ne yapmak istediklerini, maç kazandığı zaman ne hissettiğini, kaybettiği zaman ne hissettiğini biliriz, az çok biz de yaşadık. Zamanında bizim de moralimiz bozuk oluyordu, biz de oynamadık, biz de çeşitli davranışlar içine giriyorduk. Ama şimdi ne kadar yanlış olduğunu biliyorum.

-Çeşitli davranışlar içine de giriyorduk deyince siz, ben farklı şeyler düşünmeye başladım. (Gülüyoruz)

Kapris mesela.

“FUTBOLCUNUN KALBÄ°NE Ä°NMELÄ°SÄ°NÄ°Z”

-Teknik direktöre cephe almak? (Gülüyoruz)

Yok, o değil de. Kırılmak. Hafif suratının asıklığı, hafif burukluk. Onu hissediyorsunuz zaten. Ama ben çalıştırdığım takımlarda hep adaletli dağıtım yapmaya ve çok net olmaya gayret ettim. Oynatmadığım zaman niye oynatmadığımı çok net anlattım veya hatası neyse çok rahat söyledim. Çünkü üzülecek veya kırılacak diye düşünmedim. Hatalıysa hatasını söyleyeceksin. Nasıl iyi oynayıp gol attıktan sonra övgü dolu sözler söylüyorsanız, hata yaptığı zaman da söylemek gayet doğal. Öncelikle kalbine inerseniz, ondan sonra diğer işleri daha rahat hallediyorsunuz.

“YABANCILARLA DAHA ÇOK SAMÄ°MÄ°YET KURARIM”

-Konuyu biraz yerli-yabancı futbolcu sentezine getirmek istiyorum. Tüm bu bakış açılarınızı göz önünde bulunduracak olursak, yerli ve yabancı futbolcular arasında bir karşılaştırma yaptığınızda, nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Bakış açısı, profesyonelliği, duygusallığı, galibiyet ve mağlubiyetlerdeki davranışları gibi...

Buna kısaca bir kelimeyle cevap verebilirim. Karakter diyebilirim. Karakter. Çok düzgün yabancılarla da çalıştım, profesyonelliğin aşağısında olan yabancılarla da çalıştım ama dediğim gibi o kelimenin altında toplayabiliriz. Ama bunu derken; çok kaliteli yerli oyuncularla da çalıştım. Herşeyi hazmeden, oynayıp oynamamayı, tüm organizasyonlarda sizinle beraber hareket eden... Ama bir takımda bunun hepsini birarada bulmanız çok zor. Çünkü çok yüksek paralar kazanıyorlar, genelde futbol oynadıkları için eğitimi 2. plana almış bir grupla çalışıyorsunuz ve inanılmaz bir medya ordusu peşinde, inanılmaz derecede bir karizma, bir şöhret ve buna siz hem hedef hem vizyon belirlemek zorundasınız. Çok zorlandığımız olmuyor mu, oluyor. Çatışmalarımız olmuyor mu, oluyor. Ama bunu en aza indirgemeye çalışıyoruz. Ben yerli veya yabancı diyemem, yabancıda da çıkıyor, yerlide de çıkıyor. Ama önemli olan siz bir takım yaratıyorsunuz, yönetiyorsunuz, bu takımın içinde iyi oyuncular da, düzgün oyuncular da, yanlış yapan oyuncular da var. Onun için en azından onlara doğru ve dürüst davranıyorum. Yabancısında da yerlisinde de bu çıkıyor ama profesyonelliği tam yaşayan yabancı oyuncuların bize örnek olduğu da oluyor. Karakter veya doğruluk aslında her insanda olması gereken birşey. Ama bazı duygusal zamanlar da yaşıyoruz tabi, oynamamayla ilgili. Çünkü futbolcu oynadıkça para kazanıyor, kestiğiniz zaman para alamıyor.

Yerli ve yabancı ayrımı yapmam. En büyük özelliÄŸim budur. Ama yabancılara biraz daha samimiyet kurduÄŸum gözlemlenir. Çünkü onlar buraya gelmiÅŸler, yer bilmiyor, yol bilmiyor, örf adet bilmiyor, ev bilmiyor. Düşünsenize, Türkiye’de genç oyuncular ÅŸehirden ÅŸehire gittikleri zaman top oynayamıyorlar. Bunlar, biri Åžili’den geliyor, Brezilya’dan geliyor, Avrupa’dan geliyor, geliyor da geliyor. Yardımcı olmak gerekiyor. Ama ben burada duruÅŸu herkese eÅŸit dağıtmaya çalışıyorum. Kanunlar var, bunlar böyle olacak diyorsunuz, esneklik yok, bu kanunlar içerisinde de amiane tabiriyle içeri de atığımız oluyor, mahkemede beraat eden de oluyor (Gülüyoruz)

“CEZA VERMEYÄ° SEVMEM”

-Yani spor kulübünü hayatın paylaşıldığı bir aile ortamı haline getirdiğiniz gibi cezaevi ortamına da dönüştürüyorsunuz. (Gülüyoruz)

Bakın benim önümden bu hiç eksik olmaz. (Gençlerbirliği Spor Kulübü profesyonel disiplin yönetmeliğini gösteriyor). Bunu uygulamadığınız zaman, ki cezaya kesinlikle karşıyım bunu da söyliyeyim, ama antrenmana gelmemek, yemeğe gelmemek, organizasyonu bozmak, otobüs hareket saatini bozmak, gereksiz sarı kart görmek. Bunlar her kulüpte olan şeyler de, pek uygulamayı da sevmem. Cezadan yana değilim ama yapmadığınız zaman da disiplini düzeni sağlayamıyorsunuz. Ama şimdiye kadar ne kadar ceza kestirdin dersen belki de 20 bin YTL yi geçmemiştir.

SKOKO’DAN ÇARPICI TESPÄ°T

-Hocam yerli yabancı futbolcu sentezini sordum size. Bana kırk dereden su getirtmeyin hocam. Röportaj öncesi sohbetimiz esnasında söyledİniz. Skoko ne demişti size?

Skoko, biraz önce saydığımız, iÅŸte karakter falan vardıya, böyle bir oyuncu. Bakın Skoko gitti, ama gittiÄŸinden beri arkasından hep iyilikle, taraftar ve medya grubu olsun, futbolcu grubu olsun, övgüyle sözedilen birisi. Skoko bir gün bana, “Hocam. Ben bir ÅŸey öğrenmek istiyorum. Türk futbolcusu neden maçtan önce konuÅŸmaz da maçtan sonra konuÅŸur?” dedi. “Nasıl yani?” dedim. “Hocam maça çıkıyoruz, sen ön tarafa git, ben arkaya git, ön tarafı kapatalım, sen benim yerimi doldur, hadi aslanım, hadi koçum, maçtan önce yok, ama maçtan sonra sen niye arka direÄŸe gitmedin, ben niye ön direÄŸe gitmedim, sen niye bu tarafa atmadın, niye geriye koÅŸmadın gibi her maçtan sonra yapıyorlar” dedi. “Yahu maçtan önce soyunma odalarında ses çıkmıyor” dedi. Çünkü bizim iÅŸimiz coÅŸku iÅŸi. Futbolcu da olsa bir ders alıyorsunuz. Åžimdi ben hep soyunma odasında konuÅŸmaya teÅŸvik ederim. “KonuÅŸun, sesli konuÅŸun, fısıltı yapmayın, coÅŸkuyu yaratın” derim. Çünkü coÅŸku bence bilgiden daha önemlidir. CoÅŸkusuz insan bilgili de olsa o bilgiyi yansıtamadıktan sonra hiç bir faydası yok. Ama coÅŸkulu insanın üretkenliÄŸi fazladır. Özellikle bizim iÅŸimizde, performans iÅŸinde. Ben bir coÅŸkusuz adamla antrenman yapmayı bile sevmem. Antrenmanda konuÅŸmayan, keyif yapmayan, zevk almayan, yani sanki zorunlu doÄŸmuÅŸ, mecburen yaÅŸayan insanlar gibi, amiane abiriyle. Zaten futbolcuya da söylüyorum o zaman, “Bugün ben sizinle çalışmak istemiyorum” diye. Çünkü o kötü format oturacak gittikçe. Konuyu dağıttık ama... Bunları da yaz konuyu dağıttık diye (Gülüyoruz)

TEHLÄ°KELÄ° SORU...

-Hocam tehlikeli bir soruya hazır mısınız?

Hı, hı.

-İlhan Cavcav için neler düşünüyorsunuz?

Çok samimi söyleyeceğim.

-Başınıza iş açmasın ama.

Yok, yok... Hakikaten samimi söyleyeceğim. Öbür türlü olsa bu soruyu çıkar derim aradan geçerim. Bir defa çalıştığım en dürüst adamlardan bir tanesi. İş dahlime hiçbir karışımı yok. Sadece neye bakıyor biliyor musun? Siz işinizi yapıyorsanız, hiç uğramıyor bile. Sezon başında istediğiniz futbolcuyu aldı, futbolcuyla para konusunda karşı karşıya gelmiyorum, herşeyi tıkır tıkır ödüyor, ne istersek onu yapıyor, Yemek yemek. Seyahat seyahat. Organizasyon organizasyon. Bizden saedece bir tek şey istiyor, o da başarı. Başarısız olunca da oturup ne konuşacaksınız! Ben İlhan başkanımla un mu konuşacağım? Veyahut ülke sorunlarını mı konuşacağım? Ne konuşacağım? Futbol konuşacağız. İlhan başkan gibi duayen birisinin, gelip de takım hakkında bilgi istemesi kadar gayet doğal birşey var mı?

“BENÄ° TEKNÄ°K DÄ°REKTÖR YAPAN CAVCAV’DIR”

-Dönem dönem çok karşı karşıya geldiğiniz şekilde kamuoyuna yansıdı. Onun için sordum.

Geldi geçti. O zamanki şartlar ama benim tarafımdan hataydı ama kulüp tarafından hataydı. Demek ki 2 tarafın da çok fazla bir problemi yoktu ki ben yine geldim. Yine 2 senelik anlaştım. Ama o andaki karşılıklı ortaya atılan olaylarda demek ki kutuplaşma farklıydı, ayrıldık. Ha belki benim tarafımdan yanlıştı, belki kulüp tarafından yanlıştı ama demek ki çok büyük bir olay değildi. Son 12 maç geldik, kümede kaldık, bu sene de devam ediyoruz. Ama ben ayrıldıktan sonra bile hiç ağzımdan kötü birşey çıkmadı. Çünkü ben yardımcı antrenördüm, beni teknik direktör yapan başkandır. Bu benim kendi düşüncem diğer insanlar nasıl düşünür bilmiyorum ama bu işlerde ahde vefa vardır. Mesela 4-5 hoca değiştikten sonra bana teklif geldiği zaman tereddütsüz kabul ettim. Belki de Gençlerbirliği küme düşecekti, kariyerimi sarsacaktım ama hiç düşünmedim. Çünkü düşmeyeceğine inanıyordum. Bu kulüp daha farklı yerlere layık. Düşmez, çünkü kulübün bünyesi çok sağlam. Şu anda da bir sıkıntımız yok zaten.

“FUTBOLCULAR Ä°LK YARIYA 25 PUAN HEDEF KOYDU”

-Bu sezona gelelim hocam. İlk 3 haftayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl başladınız? Hedefleriniz neydi, nasıl gidiyorsunuz?

Yeni bir takım kurduk. 10 oyuncu transfer ettik. Giden önemli oyuncularımız oldu. Gelenler de çok yetenekli oyuncular. 2 aylık bir hazırlık dönemi geçirdik. 12 hazırlık maçı yaptık. Hiç maÄŸlubiyetimiz yoktu, takım olarak iyi yoldaydık. Sonra lig geldi baÅŸladı. Burada her takımın yaÅŸadığı sıkıntılar gibi, Kahe’nin sakatlanması bazı oyuncuların formdan düşmesi, takım oluÅŸumunu etkiliyor. Lig baladı, Kocaeli maçında, takımın o kadar güveni vardı ki maÄŸlubiyeti beraberliÄŸi hiç düşünmüyordu. Çok iyi oynadığımız bir ilk devre, baskılı oyun, golü de bulduk, 45’de bir gol yedik, ikinci devre gol attık verilmedi, berabere bitti. Bursa’ya gittik. Bursa maçı beklediÄŸimizden daha kötü oldu. Vasatın üztünde oynadık ilk devre, ikinci devre golü yiyince hiçbir ÅŸey yapamadık ama iyi bir gidiÅŸatımız vardı yani, 2 aylık sürede çok iyi çalışmıştık. Bir yerde patlayacağımızı bliyorduk. Bunu oyunculara da söylemiÅŸtim. EskiÅŸehirspor maçında hem skor çok net, oyun olarak da çok iyiydik. Beni sevindiren o, iÅŸtahlı, üreten, deneyen, attıkça atmak isteyen, oyun disiplinine baÄŸlı bir takım. Bunlardan çok büyük keyif aldım. Benim düşünceme göre 2 puan kaybımız var. En azından 6 puanımızın olması gerekiyordu. Ama bazen iÅŸler beklediÄŸiniz gibi olmuyor. İçerideki maçları kazanmamız gerekiyor, ilk devre bir 25 puan hedefimiz var, futbolcuların koyduÄŸu hedef bu. Ama 3 maçlık periyottaki son maçta oynanan futbol, hem kulübü, hem camiayı, hem futbolcuları çok memnun etti. Bu da çalışmanın ürünü. Er meydanı saha. Maç saatine gelene kadar sahada çalışmalarınız var. HerÅŸey orada belli oluyor. Siz bir hafta tam oluÅŸumuyla çalışmazsanız, hafta sonu klasiktir soyunma odalarında eller ortaya gelmiÅŸ, “Haydi bu maç kazanılacak”. Kazanılacak da arabada benzin yok, nasıl gidecek? Yani öncesini yaÅŸamanız, yapmanız gerekiyor. Futbolun gerektirdiÄŸi neyse, teknik, taktik, kuvvet, kordinasyon, neyse bunu layikiyle yapan, bir de bunun yanında dediÄŸimiz gibi hayat meselesi, takım birlikteliÄŸi, hedefte birleÅŸme ortaya çıktığı zaman iyi bir sonuç oluyor. Bizim son maçta çıktığı gibi ama bu sene inÅŸallah sıkıntısız bir sezon yaÅŸayacağımızı düşünüyorum. Çünkü hem oynattığım, hem oynatmadığım, 18’in dışında kalan oyuncular da bayağı yetenekliler. Çok genç bir takımım var, bu genç takım eÄŸer, 20-21-19 yaÅŸ grubu olan oyuncuların çokluÄŸu var, eÄŸer bu oyuncular zaten lig seviyesine ulaÅŸtıkları zaman GençlerbirliÄŸi’nin en az 3-4 senesi garanti diye düşünüyorum.

“FENERBAHÇE’YÄ° YIPRATIRIM”

-Çok ilginç bir 2 hafta arasında bu röportajı gerçekleÅŸtirmiÅŸ olduk. Ä°nanın benim böyle bir hesabım kitabım yoktu. Nerden bilebilirdim ben Ä°lhan Cavcav’ın onursal baÅŸkan olduÄŸu Hacettepe’nin Fenerbahçe’yi yeneceÄŸini. Ki röportaj serisini geçtiÄŸimiz haftadan zaten programlamıştık. Ankara’nın diÄŸer kulüpleriyle de bir hafta boyunca röportajlarımız sürecek. Åžimdi kardeÅŸ kulüp olarak adlandırılan bu 2 kulüpten siz, bu hafta Fenerbahçe ile Ä°stanbul’da karşılaÅŸacaksınız. Kötü mü denk geldi? Son hafta sizin iyi futbol, iyi netice alması, Fenerbahçe’nin yenilmesi, yansıması nasıl olur maça? Size pozitif mi negatif mi yansır?

Fenerbahçe maçlarını yıllardan beri oynuyoruz. Zaten motive yönünden teknik direktörün en rahat ettiÄŸi maçlardır. KoÅŸalım, basalım, ÅŸunu yapalım demenize gerek yok zaten. Ama bazı gerçekleri de gözardı etmemeniz gerekiyor. Oyunsal konuda çok cesaretli bir adamımdır ben. Herkesin gole gitmesini isterim. Herkesin denemesini, sorumluluk almasını isterim. Ama Şükrü SaracoÄŸlu’nda Fenerbahçe ile oynuyorsunuz. Hem takımım hem de ben, bir yerlere gelmek, birÅŸeyler yapmak istiyorsak, her maç önemli ama önemli olan burada “Ä°ÅŸte EskiÅŸehir’i yendik, ama Fenerbahçe maçına gidiyoruz ya” dememek gerekiyor. Bazı ÅŸeyleri biraz daha farklılaÅŸtırmak için biraz daha hedefi yükseltmek için bu maçlarda da gereken neyse yapması gerekiyor. Ben bunu oyuncuma da söylüyorum. Fenerbahçe maçı öncesi ilk sizinle röportaj yapıyorum, ben o maçta da cesaretli, yürekli oynamayı teÅŸvik edeceÄŸim. Ama futbol bu sonuç ne olur bilemem. Futbolda maÄŸlubiyet de var, benim takımım yenilse bile, amiane tabiriyle tırmalar diye söylüyorum. Yani çizer, yani yıpratırım. Takımımın çalışma temposunu biliyorum. Onun için EskiÅŸehirspor’u yendik ama ÅŸimdi Fenerbahçe maçı var ve iÅŸte ÅŸimdi ortaya çıkma maçı diyorum oyuncuya. Yani gündemi böyle oluÅŸturursunuz. Gündem oluÅŸturma maçları bunlar. GençlerbirliÄŸi zaten EskiÅŸehirspor’u yener. Bunlar normal karşılanır ama bir Fenerbahçe veya Galatasaray, özellikle Ä°stanbul’da, farkı ortaya çıkarmak için bu maçlardan iyi sonuçla ayrılmak her zaman sizi öne çıkarır.

-Bir gazeteci kontrolü altında gerçekleştirdik röportajı. Kulüp basın işleri sorumlusu eski gazeteci abimiz sayın Altan Altun, soruları sıkıca takip etti. Ama kendisi dışarı çıktığı zaman ben tehlikeli olacak soruları yönelttim zaten. Cevapları da aldım. (Gülüyoruz)

Ben de teşekkür ediyorum, çok güzel bir sohbetti.

Kaynak : www.ligtv.com.tr



 DiÄŸer Sonuçlar

  Takım O Av. P
1 Eyüpspor 34 46 75
2 Göztepe 34 40 70
3 Sakaryaspor 34 15 60
4 Bodrumspor 34 21 57
5 Çorum FK 34 19 56
6 Kocaelispor 34 7 55
7 Boluspor 34 -2 53
8 Bandırmaspor 34 17 50
8 Gençlerbirliği 34 6 51
10 BB Erzurumspor 34 -4 44
11 Ãœmraniyespor 34 -7 43
12 Manisa FK 34 0 40
13 Keçiörengücü 34 -9 40
14 Adanaspor 34 -17 39
15 Şanlıurfaspor 34 -6 38
16 Tuzlaspor 34 -12 38
17 Altay 34 -61 16
18 Giresunspor 34 -55 7
* Takım adlarına tıklayarak takımların performans tablolarına ulaşabilirsiniz.